3 Aralık 2013 Salı

Çingene Kızı Papusza

(21/10/2011) (ÇİNGENELER VE YOLCULUKLARI
BENİ AYAKTA GÖMÜN
İSABEL FONSECA ESERİ AYRINTI YAYINLARI 368 SAYFA)

FONSECA;Araştırmacı yazar ve gazeteci. 4 yıl boyunca bir Çingene gibi Çingene topluluğu arasında yaşamış ve bu eserini yazmış. Dünyanın bilincinden silinmiş bu insanların künyesini çıkarıyor. Avrupa'nın çilekeş azınlığı hakkında yüz yıllar boyu baskıya ve ayrımcılığa maruz kalan insanların varlıklarını nasıl idame ettirebildiklerinin resmini çiziyor.

Bana en ilginç gelen kısmı Çingene kızı Papusza'nın yaşam mücadelesi ve savaşının öyküsü oldu.

PAPUSZA; Karavanlarla seyahat eden göçer bir ailenin parçasıydı.İçinde okumak için sonsuz bir aşk vardı. Okuma yazma bilen birinden çalıntı bir tavuk karşılığında okumayı öğrendi. Zamanla gizli bir kitaplığı oldu. Bir gün onu kitap okurken yakaladıklarında dövmüşler, kitaplarını ve dergilerini yırtmışlardı. Ama o yılmadı okumaya, yazmağa devam etti. Gezdiği yerleri, ormanları, ilginç gelen olayları kaleme aldı. (Kanlı göz yaşları ) (Alman zulmü altında yaşadıklarımız) Çingene olmayanlarla birlikte yaşadıkları soy kırımı ve aynı kaderi paylaşan Yahudileri de yazdı. 1950 yılında Şiirleri (Problemy) adlı bir dergide yayınlandı.

FİCOWSKİ; Polonyalı bir yazar. Çingeneler üstüne yayımlanmış en önemli kitaplardan birinin yazarı. Savaştan sonra 15 bin cıvarında Çingenenin göçer hayattan yerleşik düzene geçişini öngören devlet siyasetinin destekleyicisiydi. Yazar Ficowski, Papuzza'yı tanıyor ondan bahsederken onun Çingeneler içinde bir ideal olduğunu anlatıyor, bu değişimin bir katılımcısı bir savunucusu olduğunu ileri sürüyordu. Polonya sosyalistleri ulusal ve etnik bakımdan homojen bir devlet yaratmak istiyorlardı. Bu sebeple Çingene sorununu ele alıyor, devlet içişleri bakanlığı yetkisi altında Çingene işlerinden sorumlu büro kuruluyordu. Bu büro 1989 yılına kadar çalıştı. Polonya nüfusunun binde beşini oluşturan Çingenelerin Göçer hayattan yerleşik hayata zorunlu geçmeleri için "Büyük duraklama" programını uyguladılar. Oysa bir çoğu duraklama ve asimilasyon fikirlerine karşıydı. Çünkü onlara göre geleneksel yaşamları sona eriyordu. Çingene Papusza iste bu geleneksel hayatı sona erdirmek isteyenlerin başında göründü. Bu yüzden hain ilan edildi. Oysa o ne yaptıysa halkı için yapmıştı. Onları sevmekten başka bir şey yapmadı. Her iki taraf da onu yanlış anladılar ve kullandılar. Papusza 300'e yakın şiirini ve yazılarını yaktı. Yazar Ficowski'ye bir mektup göndererek yazılarının yayımlanmasının durdurulmasını istedi. Ama yazıları, şiirleri durmadan yayımlanmaya devam etti.

Polonya Çingenelerinin en yüksek otoritesi(BARO-ŞERO)nun ya da(OBABAŞI)nın ya da(BABA)nın huzuruna çıkartıldı. Kısa bir müzakereden sonra (MAHRİME) olduğu, yani temiz olmadığı ilan edildi. Cezasına gelince; bir daha geri dönüşü olmaksızın gruptan atıldı.

Papusza daha sonraları 240 gününü Silizya'da bir akıl hastanesinde geçirdi. Daha sonraki yıllarda 1987'deki ölümüne kadar 34 yıl tek başına kimseleri görmeden yaşadı ve öldü.

Bu satırları okuduktan sonra kitabın kapağını burkarak hınçla kapadım. Oturduğum kanepeye yaslandım. Papusza'yı düşledim. Genç bir kızın tek başına çektiği yalnızlıkları, acıları, elemler içersinde kıvranışını, yıkılışını hayal ettim ve ağladım.

Sevgili Kardeşim Ali Mezarcıoğlu; Bana göre iki farklı olgudan oluşan bu öykünün hangi penceresinden bakmam gerektiğini bilemedim. Sence doğruyu yapan Çingene Papusza'mı yoksa asimilasyona uğrayan topluluğun lideri Baro-Şero mu?

Gözlerinden öperim sevgili kardeşim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder